27 Kasım 2010

Parmak uçlarında örülürken gün...


..Ben seni özlüyorum. Her yoklukta ve her var olanda. Gözlerimin değdiği her yerde biçimleniyor çizgin.. Dağınık kelimelerim var benim, taranmayan dalgalarım, ağrılı ellerim, ve omzuma değen saçılmış düşüncelerim...
Sen gel, gideriz sonra. Gittiğimiz yerde kuş isimlerini öğreniriz ve en baştan yıldız masallarını. Rüya görmeyi bile yazabilecek hale getirir beni şehirler ve kanat takar mevsimler düşlerimize.
Kalemlerin kollarımda gezinir, o en sevdiğim mavilikteki gibi. Birlikte buluruz tenimizde kalacak olan noktaları, virgülleri. Saçlarımı örerim belki uzun uzun, sen geceye yayılan sonsuz karanlıkta çöz, çözdükçe masal kalelerine çık diye. Senin gamzelerine dokunuruz belki, bir mutluluk anının ölümsüzleşmesinin kanıtı gibi. Kese kağıtlarından dökülen tatları avucuna bırakırız, müzikleri ve kokusunu güneşin. Köprücüklerin parmaklarımdan dökülen yürüyüşlere yer olur, hayat veren kuşlara kanat, dudaklarıma yatak...
Bir gün buranın nemi karışır oranın ayazına, belki başka bir mevsimi boyarız beyazlıklar içinde. Başka bir sokakta kendi şiirimizi okurken kayboluruz. Güleriz, sonsuz bir caddenin yeşil ve kırmızıdan başka renklerle konuşan ışıklarında, ismini değiştirerek dünyanın. Başka bir yerde ancak böylesine biz oluruz.
Düşünmeyiz o zaman, anahtar nerede ve yatak toplu mu diye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder