Yaz başlangıcıydı, otobüste önümde oturuyordu. Aynı yakanın sakinleriydik ve başka bir yakaya birlikte kayıyorduk sular üzerinden. Suların kış halini almıştı saçları, demet demet buğday kırması. Kulağındaki müziğe akıyordu gözlerinin yeşili, ve dünya yok oluyordu o yerinde salınarak, notlarını okurken.
Tanırdım onu, belki üç, belki dört senedir. İsmini dost meclislerinden, görüntüsünü senin yanında basılmış bir deklanşörden bilirdim. Severdin onu, sevdiğini bilirdim, ben de o yakanın çocuğuydum. Sen uzak bir şehrin yürek sızlatan biletleriyle, her gelişinde sulara koşardın.
Konuşmazdık pek, bilirdim sadece. Sevdiğin kızı izlerdim bazen, anlamsız bir öykünün yarım kalmış harfleriydi benim ceplerimi dolduran, size güzel cümleler düzemezdim hiç. Hayatta pek çok şeye karşı edindiğim gereksiz yorumlarımın ve gereksiz yorumsuzluğumun yakasını birleştiremedim hiç hikâyenizde. Belki de söylenmemeliydi hiçbir söz zaten. Benim ismim denizdi, elimden gelen bundan başkası değildi.
Uzak değil yakın bir zaman önce ondan bahsetmiştin, belki ben, o olsun istemiştim. Daktilolarda asırlarca yazmak istedim. Sen hep yazılacak şeyler tutup çekerdin şarkılardan, şiirlerden, gecelerden. Sanıyorum ki yine böyle bir anda çözüldü dili tarihin.
Çay buharı olduk, bizlik demeye varmayan anlarda şiirlerde uyukladı varamadığımız duraklar. Belki bir bekleyişti, belki de biraz rüzgâr öpmesi yaraları. Niye bilmiyorum, nerede, hangi şehirde dinlediğimizi o şarkıyı. Ve ne zaman bir şeylere bunca anlam yüklediğimizi.
Belki şaşırmayı özleyen varlığım, belki de sokaklarda yalnız gezmeyi seven yanım, ya da hiç yoktan anımsanan el ağrıları.. Bilmediğim bir şekilde, cevapsız, tanımsız, akışında kağıtlar gemiler yüzdürerek...
Nicedir yalnız yürümediğim, kendimi dinlemediğim tonlardaydım. Kayboluyordum da diyebiliriz.. Bugün sokaklara kendimi bırakmayı özlediğimi fark ettim, daha çok yürürken iki kişi olmayı...
Başaklardan saçılan yeşeriklik olmayı dilemek belki, daha çok deniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder