30 Ağustos 2009

ağustos gelinliği*


Bir hafta daha evlendi.. Ada yolları, gelin teli... Çocukluğa kesilen bilet... Bugün yeşermiş otlar arasından, pembe gonca giydim... Yeşilim, pembeyim. Biraz önce sana da söyledim, yanıma bana aldığın kolyeleri aldım. Gençliğe öpülen düş... Sonra ellerin geldi aklıma, özledim.. Emniyet kemeri boynuma dayanıyor. Acıyor. Turuncu kalem, pembe sedefli ojeli parmaklarımın arasında durmuyor. Bileğimi zorluyorum, virajlarla... Nefesim tarçın şerbeti bu akşam güneşinde. Elbisemin askısıyla birlikte, ağustos düştü. Ayaklarıma sarılan zehir yeşili ayakkabıyla çıkıyorum, sarmaşıkların gökle buluştuğu durağa.. Pembeyim, yeşilim. Hem zehirim hem panzehir.. Dudağımdan akan, şeftali suyu... "Eskiden buraları hep şeftali bahçeleriydi Deniz." Bu da öyle bir şey işte.. Bahçeleri yakıp, yere düşen son şeftaliyi dudağıma iliştirdiler.. Yaralarım geçeli oldu epey. Oysa dizlerim yarılmıştı, şimdi yeri kurumuş otlarla kaplı çocuk parkında... Suyunda boğulmuştum, annemin suyu gelmişti yeşil yapraklı pembe zakkumlarla dolu bahçeli evin mermer merdivenlerinde... Halam zakkum yutmuştu. Ben en çok halama benzerim. Gördün mü? Yeşil yapraklı, pembe zakkum oldum işte.. Zakkum, zehirlidir.

*resim: Ayşegül Yıldırım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder