15 Haziran 2009

sen hala, güneşimin portakal kokusu.. turuncu...*

gül.. düş bahçelerimde solmaya yüz tutan bir çift bale ayakkabısı gibi sabah.. yanaklarımdan sular çekildi, şeftalim sende kaldı...
gül.. gözyaşını aşağı düşürdüm balkondan..
kalemsiz yazmak zor, büyüm yitik, kara kitap ağır, boynum tutuk...

gül.. kırmızı da kızardı, sen haklısın..
ölsem duyulur mu ordan ağıdım yıldızları çalınmış gökyüzü, yağmuru duyulmayan şehir..
gül.. uykularından taşsa koku koku portakal...
duysan, biraz duysan.. sevsen demiyorum sadece duysan mırıltılarını pişman kestane şekerlerinin..

gül.. dalgalanmıyor saçlarım dudaklarını görmeden..

içimde ağır sular bulantı yapıyor, deniz tutması değil bu...
gül... muhtaç olmasam kabrim hazır ol
urdu..
ya da savurur atardım küllerimi soluğunun yaladığı her noktaya..

gül... rüzgâr bile dağıtmıyor kederle inen şafak vaktini..
n'o
lur ki rüyalarında deniz dibi kum, deniz örtüsü meneviş olsam..
gül.. sevda masallarına inanırsın ve mucizelerine mevsimlerin..

renklerime sarıldığım gökkuşaklarından koş, çiyler damlasın buğday akıtmalarına..
gül.. titreyen parmaklarım kalem tutmuyor..
bileklerinden öptüğün seherleri düşlesen, yakamoz taşırır çalkantılarım yolları sana gebe.. gül.. n'olur gül...
gerdanına yediveren yazıları iliştirip, yıldızımdan sürgün vererek sana..

gül..
muhtacım peri kızı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder