2 Ocak 2007

2 Ocak 2007

Umutlarıyla bezeliymiş ömrü. Bulutların mirası, kar tanelerine sarılıymış gönlü. İçindeki bitmez yollar, aşılmaz duvarlar kuytularına saplı goncalarda hüküm sürermiş. Ayrılıkların sonunu düşününce güneşe uçmak istermiş. Bitmeyen yılların, özlemini kırbaçlaması, birkaç mısra gibi süzülen gözyaşlarına sebepmiş. “Sen hiç sensiz kalmadın ki, mevsimleri saymadın ki…” Dudaklarından dökülmeyen, yüreğinde bir kurtarıcı bulup da, yollara düşemeyen ezgiymiş. Kavurucu bir yazın eşiğinde, gönlünde kristal kar taneleriyle, kapıyı çalmaya utanan küçük bir kız çocuğunun şeker beklentisi gibi… Gezdiği ya da bildiği şehirlerin kıyısında, kalbinde gümüş labirentlerle… Sokaklarına rüyalarını katmış falcı kadın ve susmuş gecede… Tahminlere sarılı ömründe yalnızca bir kaç gelincik… Ne demişti geçmişten gelen bir sevdalı ses ?! “Saçlarına kan gülleri takayım/ Bir o yana/ Bir bu yana…” Güllerine dökülen kanında kızıla çalan bir yorgunluk… Yorgunluğun ötesinde adımlarına çalınan bir yoksunluk… Süregelen bir akşam vaktiydi kuytularındaki zaman… Güneşini kaybeden bir yaz çocuğunun sevdalarına mühürlü yaldızlar… Uzun siyah saçlarından yağmur taneleri gibi akan umutlarına tutunan gelecek olasılıkları… Kabuğunun içinde sürüp giden ayrı bir yaşamdı kuytularındaki… Zaman denilen uçsuz bucaksız saatin akrep yelkovan kovalamacasındaki engellere takılı içinden akıp giden “nakarat gibi yağmur”. Pencereleri döven ıslaklıktaki soğuğun bıraktığı buğu da sustu pembeleşmiş gülüşler. Yatağının altına her gece yarısı gizlediği eski defterinin sararmış sayfalarından dizeler pusuda, sokakların yağmurla –bulutların gözyaşlarıyla- yıkanışını izleyip, parmaklarını soğuğun nefesinde gezdirirken…”Yokluğun cehennemin öbür adıdır/ Üşüyorum, kapama gözlerini…” Şiir gibiydi sevmeleri, yelkovanın engelli koşusuna benzemezdi. Gecenin, yıldızlarla yıkanışı gibiydi… Ölümün tartışılmaz kesinliği, yazın yadırganamaz sıcaklığı gibi… Dokunduğu yere kızılından gelinciklerini bırakırdı, bir valsin en coşkulu anı gibi… Tangonun tutkusunda kızarırken… Bir yaz sabahına gebeydi düşleri ve dudaklarına ilişen tek bir dize “…haziranda ölmek zor…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder