24 Aralık 2006


Yakamozuna mühürlü bakışlarındaki yaldızlar saçıldı her yere. İçimdeki aşılmaz(!) duvarları kırdı geçti. Seni bana kelepçeleyen bir kaç damla gözyaşı, maviliğimden, bıraktım gitti.. Samanyoluna iliştirdiğin ılıklığından yansıdı gece, harelerime. Sensizliğin sınırında, seninle kaplanan karanlık... Uçsuz bucaksız vadilerin ortasında goncasını arayan bir bulut kümesi bekler gözlerinden akıtmak için damlalarını... Aksın goncasına, kızarsın gonca, gül olsun, gül-sün bulut... Silindir bir beyazlığın maviye çalan koyuluğundaydı gün. "Sen güldün, ben öldüm" Dakikalarıma mühürlediğin renklerinin tonlarında... Genç bir kadının rengindeydi hayat, nar çiçeğinden koyuca. Mısralarına sığınmış kuytularında. Dilinde ufaktan bir şiirin dizelerini mırıldanır "İspanyol meyhanesinde öldüğümüzü kimse bilmesin..." Dayanılmaz bir ağrının bilmediği coğrafyalarında dolanırken...
21 Aralık 2006-Perşembe/ 12.20

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder