28 Nisan 2006

bize bir masal gerek...

Birkaç gün öncesinden...

Bugü 24.04.2006 Pazartesi. Gerçekten sıkıcı bir gün. Umudunu kaybettiğin, umudumu kaybettiğim, kaybolduğumuz.. Umut.. Galiba onu bile yitirdim. Neye umut? Kime umut? Var mıydı? Yok muydu? Başım zonkluyor, midemde savaş var. Karşımda integral soruları. Bülent Ortaçgil'in bir şarkısı vardı "integralimi al abi limit sıfıra gider istediğini yap bana sessizlik sonsuzda nasıl olsa..."
Kusmak istiyorum! Hem galiba artık pazartesilerin tılsımı kaçtı.. Kaçmış, pazartesilerin tılsımı kaçmış. Tılsımsız, büyüsüz, yoksul kalmış haftanın başları... Şimdi sokak çocukları da açtır. Sinema salonları boş. Kediler köpeklerden kaçıyordur, ağaçlar sıcağa teslim kavrulurken... İçim sıkılıyor. Olmayan masalların kahramanları neler yaşıyorlar büyülü, sonu gelmez diyarlarda? Bir devle bir perinin aşkının ortasına bir kurbağa düşüyordur belki pembe bulutların arasından...
Ben inanmıştım sonu mutlu biten masallara... Bana, bize masallar gerektiğine. Külkedisine, kurşun askere...
Çizgi romanlara ve mutlu hikayelere...
Yeşilin mavi, kırmızının pembe olacağına. Denizin derinliklerinde, balıkların oynaştığı menevişli sulara...Özleyebileceğim uzaklıklara... Dünyanın adımlarımızla aralanacağına...
Şimdi hava sıcak. Şimd hava soğuk. İsteksizliğin kıyısında oturuyorum, bi yanım bulamaç dünya...
İzleyebileceğim bir oyundu sahnede dünya. Tiyatroya giremedim. Sevdiği yanındayken yakasına gül takılmış gibi olan adamı tanımayı isterdim...
"Çok yaşa" dedik şimdi gül bahçesine benzeyen kıza. Çok yaşasın, yaşamı masallardaki periler gibi olsun. Mutlu sonu olan bir masan olsun engin bir Deniz'le paylaştığı...
Şimdi tarihlerden ne?Gün sarı... Sarımtrak bir günün peşindeyiz... Bir kaç renk darbesi ruh dökmüş mavi örtüye. Ayışığı vurur mu gece dalgalı örtüye? Vurursa göz kırpar dalgalardan ışıklar çapkın çapkın...
Aşkam sefaları yazın habercisi..
Hüsnüyusuflar bahar sonu...
Mozaikten bir bahçe mevsimlerin getirdiği...
Körfezde yalnız bir vapur, vapurda bir kalabalık, kalabalığın arasını kaplayan boğuk, yoğun, beyaz bir sigara dumanı, hafiften bir çay kokusu, denizde ufaktan yoksul bir köpüklü çalkantı... Bir zamanlar mide bulantısı yapardı gemiler, artık yapmıyor. Engin mavi sular, keyif bahçesi, uzaktaki iskelelerle... Tepemizde tepemize kadar martı. Çığlıkları tıka basa.Bir hatıra Halikarnas Balıkçısından...
Sonsuzluğa uzanan bir uyku isteği, isteksizlikten kurtulma çabasında...

24.04.2006 - 26.04.2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder