Hergüne dair söylenecek sözümüz var mı? Olmalı mı? Fark ettim de olmuyor bazen... Takılıp kalıyor cümleler, kelimeler... Dökülmez oluyor dudaklarından şiirler, şarkılar... Yarım kalan dizelerle yürüyoruz "bütünlemeye kalmış bir sessizlikte"... Hani bazen rüzgar eser, deniz çalkantılarını öfkelenip dalgalara dönüştürür, sanki her şey hayatın çalkantısını yüzünüze vurur ve kelimeler biter...
İnsanlar gelir ve insanlar gider... Hep aynı noktadasınızdır, yalnız ve aynı... Kavgalar olur, birbirinin boğazına sarılır insanlar, hakaretler ederler birbirlerine ve karşınızda durup "Biliyor musun ne harika bir şey oldu? Kafa tuttum ona. Ben sevilirim zaten, vs." der ve devam eder olağan olayları sıralamaya... Sevilmek bazen çok tehlikeli, çok gereksiz de olabiliyor... Saçma sapan şeyler meğer ne kadar büyük bir önem taşıyormuş başka hayatlarda... Hepimiz kendimiz için varız... Söylenecekler hep belki de kendimizi tatmin isteği... Durup durup anlattığımız olaylar, yaşamlar ve benliğimiz hep aynaya bakmak için... Aynadan kendimize göz kırpmak ve "Ayna ayna söyle bana, benden güzeli var mı dünyada?" deyip mutluluğu giymek için... Yalancı birer pamuk prenses masalı yaşarken oradaki gücü kazanmak.. Masalları kötü sonla bitirmek doğru mu? Bilmem.. Annem "masal dediğin güzel biter, sonu mutlu olur" dedi geçen gün... Ama sonlar hiç elele bitmiyor... Çünkü biz masal yaşamıyoruz, yaşamayı beceremiyoruz... Hep birbirimizden eksiltiyoruz bir şeyleri kendi sevdamız, kendimize düşkünlüğümüz yüzünden... Ben? Hepimiz öyleyiz.. Ki olmalı belki de... Olması gerekiyorsa olur ama belki kötü kalpli cadı bir büyü yapmıştır ve prensle gamlı prenses arasına uçurumlar giriyordur... Ya da belki cüceler deve dönüşüyordur hormonlu yiyeceklerle ya da sahte operasyonlarla... Ve belki de onlar da kendi dünyalarında kendileri için aynalar arıyorlardır...
Kelimeler tükenmemeli ama... Her an anlatılacak masallar olmalı, sonu elele biten masallar... Belki döner geriye bakarız; uyuyan güzelin eline iğne batmasaydı neler olurdu? Ya da kırmızı başlıklı kız o gün sadece kendini düşünüp büyükannesini umursamasaydı? Ve kibritçi kız hiç kibrit satmasaydı ve burjuvazi bir hayatı olsaydı? Ve yaşam sürüp giderken biz aynı noktada takılıp kalmayıp, kelimeleri ve kendimizi tüketmeseydik?!...
Bazen...
Hatırlıyor musun kim olduğunu
Hala hissedebiliyor musun
Ne zamandır farkında mısın yokluğunun
Arasan bulur musun kaybolduğun yerleri
Gündüzün geçtiğini farketmedin bile
Anılar sinemasından bir bilet almışsın bu gece
Ömrün küsmek ve pişmanlıkla geçip gidiyor
Bak hala aynı soruyu soruyorsun kendine
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Boğazında yıllanır bir düğüm
Umrunda mı zamanın senin küskünlüğün
İçin öyle sıkılır kimse bilmez neyin var sen bile
Olup bitenleri seyredersin öylece
Yalnızsındır kalabalıklar içinde kim daha iyi bilir ki
Bir ses vardır çözer herşeyi yasaktır duyamazsın
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Boğazında yıllanır bir düğün
Bazen
Gündüzün geçtiğini farketmedin bile
Anılar sinemasından bir bilet almışsın bu gece
Ömrün küsmek ve pişmanlıkla geçip gidiyor
Hala aynı soruyu soruyorsun kendine
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Bazen...
(Nev)
bahsetmişin ya masallardan bende ösledim ya masallarıı bana birileri sölese of of ne güsel günlerdi küçüklük..
YanıtlaSil