Çok sevdiğim bir şarkı çıktı şimdi hiç durmayan rastgele listelerin arasından.
Sabah, bu mevsime yaş aldıkça nasıl daha da yerleştiğimi düşünüyordum. Nasıl git gide güneşe yakınlaştığımı, pencereleri zorlayan yasemin ve çeşit çeşit yeşerikliğin kokusunun başımı döndürdüğünü, sulara varma düşünün bile içimde çalkantılı bir heyecan yarattığını..
İsmime, cismime bu kadar kendiliğinden, içimdeki uçuşuk bir his eşliğinde yakışmak hoşuma gitti.
Hayat çok zor, uyandığımız günler, kayıplarımız ve taşlaşan tüm her şeyin ağırlığı çok zor. Bazen hayata karşı küskünlüğüme öyle uzaktan bakınca yazık oldu diyorum, sesime sözüme inen ağır perdelerin tozlarının arasında renklerin soluşu kalbimi kırıyor.
Bütün bunların arasında geldi yaz. Çok zor geldi. Bağır çağıra, gösterişli ve baskın o halinden çok uzak bir tavırla geldi. O bile korktu sanki gelmeye.. Yine de insanın içinde tuhaf, tükenmez bir coşku var, buluyor buluşturuyor kendini, sunuyor sana.
Ne tuhaf hâlâ yaz akşamlarında sokaklara dökülen, pencere aralıklarından dökülen çatal şıkırtıları eski bir albümü karıştırıyor gibi şenlikli geliyor. Sokaklarda gezinenlerin hiçbirinin kolunda ve gününde bir saat ağırlığı bir, bir yere yetişme telaşı yokmuş hissi ne iyi geliyor..
Bir bahçeye ulaşmak derdim eskiden, şimdi bu hayata karışabilme, gökyüzüne ulaşabilme, denize dokunabilme, güneşin tenini upuzun öpüşüne teslim olabilme, mevsimin içinde yatağını yapabilme diyorum yeterlilik hissine.
Çok özlediğim şeyler var, ve çok özlediğim şeyler sanki böyle bir ışık huzmesiyle uyanıp yalınayak başladığımız günlerde bize yakınlaşabilir gibi. Sanki belli bir mesafe kat etmişiz gibi. Sanki gerçekten bütün o taşlaşan yüklerimizi bi' durup dinlendirmeye alabilirmişiz gibi.
Sanki yeniden çocuksu bir hisle dudağımızın kıyısına bir çiçek kondurabilir, sanki avuçlarımızın değdiği kedi sırtlarından kendimizi sıcacık bir teslim oluşa bırakabiliriz ve radyoda her an en sevdiğimiz şarkıya rastlamak yeniden bir hediye gibi önümüze düşebilir gibi.
Olamaz mı...