1 Kasım 2019

söküm ayı, bölenay veya kasım


Upuzun bir ekimi ittire kaktıra buralara getirdik.
Çok beklediğim sonbaharlar bazen gökyüzündeki yağmuru yanlışlıkla içimin pınarlarına taşıyabiliyor.
Kavuniçi neşemle hasret gidermeye gidip, titreyerek döndüğüm bir yolculuk,
çıtırsız, yapraksız, birbirinin aynısı günler, 
içime işleyen, içimi sıkan, çaresiz bırakan bir debelenme ve mutsuzluk hali derken, 
buradayız.

Çok mecburen süren bir şeylerin, her yere bunca sızması, hevesimi ele geçirmesi, etrafa yayılması tadımı kaçırıyor, güçsüz hissettiriyor.
Hep inandığım, varlığına minnet duyduğum onlarca şeyi dibe çeken, karanlıkta bırakan bir şeyler var.

Bir yanım yine de yeşermeden duramıyor; sanki tek ve basit, üzerine çok da kurgulanmamış bir adıma bakıyor gibi yolların, yönlerin değişmesi.
Ne duruyorum? 
Nereye gideceğimi, o bir adımla hangi uçurumdan düşeceğimi bilmemek korkaklaştırıyor. 
Ve korku dediğimiz duygu epey manipüle edici bir şey. 

Sıfır noktasının üzerimdeki ittirici gücü yaşlandıkça azalıyor. Bu da korkunç.

Yaklaşık bir- bir buçuk senedir kendime tanımadığım söz hakları getirdi belki işleri buraya. Bilmiyorum. 
En sevdiğim insan, her şeyin sonunda oku hep kendime çevirmemin bir şeyleri çözmeyeceğini söyledi. 
Hâlâ bir güç buluyorsam demek, değiştirilebilecek her şeyle ilgili en çabuk kendimden başlayabileceğime inanıyorum.

Belki pilim bitiyordur. 

Yeterince deniz görmüyorumdur. 
Gökyüzü içmiyorumdur. 
Beynimde uçuşanları şehrin sokaklarına fırlatıp atacak kadar yürümüyor, 
hiç değilse pasif bir direniş sergileyerek hiçbir şey düşünmeden ve yapmadan kalakalmayı becerip, onlardan kurtulamıyorumdur.

Öyledir veya böyledir.
Sonuç olarak insan yorulur.
Yorgunluğun mutsuzlukla birleştiği ve  yakandan düşmediği noktada 
öyle ya da böyle yeni bir yol için hazırlık yapman gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder