15 Nisan 2016
10 kala
Kimse feda etmeyecek.
Kahvaltısını,
uykusunu,
gururunu,
sözcüklerini,
ve sen acı çaylar içmeye devam edeceksin.
Bir özlem peşinde, belki otuz, belki otuz yedi,
belki hiçbiri.
Bitti.
Ve inanmadın.
Bak gör.
Ama gözün bozuk.
6 Nisan 2016
meselesi
Kendini güçsüz hissettiğin anda üzerine bırakılan bir bakış. Güneşte bal cimcikliyor gibi koyuluğunu gözlerinin.
Baharın daha gelip yerleşmeden, yeşermeden kokusunu üzerine attığı insanlar var.
Teninden frezyalar dökülüyor sanıyorsun.
Sevdiğim renkler en çok baharın sokaklarına yakışıyor, roman teyzelerin avuç içlerine sinen esintisiyle...
Paket kâğıtlarının tebessüm getirdiği şeyler oluyor dışarıda. Gökyüzü üzerine devriliyor, elinden süt kutuları, pirinç paketleri dolu torbalar yuvarlanıyor.
kapıyı "yaşamak anı" çalıyor, gitmesin istiyorsun, varım demeye korkarken.
Cesaret nasıl bir şey, nereden alınır, kime satılır? Tek bildiğim, güzellik karşısında aşırı talepkâr olduğu.
Damağımda çıtır bir gevrekten kalma susam sevinci, parmak uçlarımda uyuşuk bir öğleden sonra, içimde derin nefes bekleyen müstakbel ilkbahar yaşaması...
Vapurlar, dalgaları saçlarına sıçratıyor genç kızların. Güneş sapsarı yerleşiyor elmacık kemiklerine.
Az önce sevgili olmuş ne varsa ısınıyor.
Mevsim ibadetleri arasında bir öpüşmek göz kırpıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)