8 Mart 2016
4-8
Ne yapacağımı bilmiyorum. Eylemsizliğin, akışın yönünü değiştirmeyeceğini de sanmıyorum. Korkunun ecele faydası olmadığı net bir çıkarım. Dene dene, değişmiyor. Hangi şehirlerde bıraktığım neler böyle koca koca lokma...
Bir- iki basamakla inilen etnik bir dükkân, tek koltukta gökyüzünün bambaşka bir kısmını izlediğimiz, kaderde bir şehir. Memleketlisinden çok üzerine sinmiş, doyamadığın, doymak zorundalığının gücüne gittiği, kokusu burnunda başka bir şehir. Tüm boşluklarını dolduran bir özlem. Kader varsa.., iyelik ekinin eklenmesini istediğin...
Ve o ekle düğümlenmiş bir deniz kıyısı. Sürgün verdiğin toprağın gözyaşınla sulanan çimen rengi.. Annenin olduğu yer, anne gibi yer, anne ve toprağın birleştiği ufuk.
Şimdi, bir zamanlar masal masal yazmak istediğin coğrafyada belki kalemsiz, belki de öpe öpe...
Burası rakı kokuyor.
Burası kalabalık kokuyor.
Burası kendini göstermek istiyor.
Kendini teslim etmek, bir kişiye ve on dört milyon kişiye daha...
Haddin olup olmamasını umrunda olmadığı bir utanmazlık hali.
Karşı koyamadığın cüret.
Bir kader ısırığı, keder taşması.
Ruj izin kalacak kaldırım kenarlarında.
Yolu yok; parfümüne güzelim boğazın çirkin ışıkları sinecek.
Yolu yok.
Yolu yok...
4.3
Üstesinden gelemediğim ah'lar ard arda. İyileştiremediğim boşluklar.
Boşluklar iyileşmez. Boşaltıp eksilttiğin hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bir daha hiç geçemeyeceğin sokaklar, beklemeyeceğin duraklar, hissedemeyeceğin nabızlar şuranda çürüyor.
Hiçbir şeyi kaybetmemek isterken bir karadeliğe dönüşüyorsun.
Hiç eyvallah demesen de tüm gidişler senin hanene yazılıyor.
Bir taraf hep kötü olur'du değil mi?
Senin olduğun gibi. Benim olduğum gibi. Belki de buydu bizi yan yana koyan hayatta.
Kötülük çiçekleri.*
Şimdi kırık bir bakışa tutunup gökyüzüne varmaya çalışıyorum. Çalışırken korkuyorum. Bak bu, kaybetmeye mahkumluk.
Haksızlık da üstelik. Büyük haksızlık...
İyiliğin haksızlık, kötülüğün haksızlık.
Şu iki göğsünün arasında atan şeyi nereye kapatmalı uygunsuzluktan?
Başı boş mu bırakmalı? Ya da.. Kendini zorlayıp yırtmalı çeperini, atmalı dışına. İçindeyken tehditkâr.
Kendini ıslah edemediğin bir şeyler içinde debeleniyorsun.
Gitmenin bile zincirlediği yer.
Hep aynı şey.
Hep aynı sen.
İstikrarına sağlık.
İstikrarın batsın.
*Masandaki bir ince karanfile yaslansa kasımım, oracıkta bitse dünyalı şeyler...
8.3
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)