11 Nisan 2013

Shiraz

Nisan kokusunun duyulabildiği bir yerde baharı tozutuyorum. 
Aşiyan'da değil. Erguvanların oluk oluk kalbe aktığı bir yerde de değil. 

Yine de denizin ve mevsimin karışıp, güzelleştiği, birbirine birbirini yakıştırdığı bir coğrafya; tanıdık ama yavaşça uzaklaşan..
Burada dokunmayı sevdiğim nice şey, birbiriyle eşleşip yok oldu. 
Yok olmanın tarihinin, başlangıca en yakın yerde başlaması tuhaf..

Özlediğim çok şey var, "Say" dese birisi; neresinden başlarım, hangi kelimeleri seçerim, hangi kokulara yaslanırım; bilmiyorum.. 
"Halıya çıplak ayakla basmayı özledim" dediği gibi bir çocuğun, "Eski insanları" deyip üç noktalık iç geçiren adamın, ya da "Seni" diyebilecek kadar yürekli bir soluğun.. Hangisinin özlemine benziyor kıyımda köşemde tozlandırdığım.. 

Henüz geçmiş zamana düşmemiş şeyleri özlüyorum en çok sanırım.. 
Yenilendikçe, kendini kenarda biriktiren ve gerçekleştirmek için beklediğimiz, ertelediğimiz, eksik..

Yaz geliyor, denize girelim beraber. 
Bunu özlüyorum.
Bilmediğim bir sahilin kumuna, suyun yalayacağı izler bırakmayı..
Tanımadığım bir rüzgârla ıslak kıyafetlerimizin içini doldurmayı.

Aşiyan'ı değil.

Oranın en güzel çiçeği nedir, bilmiyorum.
Ama onu özlüyorum.
Bir gündüz, bir kapı, bir demet.
Tanımadığım bir yerin gecesini,
bilmediğim bir hikâyenin kenarında rakı içen adamı,
yabancısı olduğum bir şeylerin birbirini bilen insanlarını..
Çıkmaz sokakların kesiştikleri yerdeki ağaçları..

Yaz geliyor, ne ilk ne de son kez.

Ama başka.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder