3 Mart 2013

bir buçuk

Gözlerimden akıyor baharın ilk yağmurları. Çiylerin düştüğü yerde zamansız buz zerreleri.. 
Sabahları hiç olmadığı kadar erken, akşamları hiç olmadığı kadar erken, gün sonsuzlaşıyor..

Neyi istediğimi çok iyi bilerek çıktığım şu yolun felaket anındayım. Unuttuğum bir deniz kıyısında, yürümek, yürümek, yürümek ama düşmeden, ama ayağıma yosunları dolamadan, ama üşümeden ama kumlar arasındaki çakıllarla canımı yakmadan yürümek zorundayım...

Saatim çok ağırlık yapmış benim sol bileğime, çıkarıp atmışım bir kenara. İnsanlar gelmiş, insanlar geçmiş, insanlar kalmış, şimdi iki insan, karşılıklı, bavulları hazır, gidiş yolunun kalanı olmayı gözlüyorlar.. Ne olacak.. Ömrümün hesap defterini çıkarıyorum, köşeleri kıvrılmış, kaplama kağıtları atmış, kabardıkça kabarmış, kabardıkça unutulmuş, unutuldukça boş verilmiş, boş verilmediğinin de öyle bilincinde... 

O yol aldı diyorum, o yol aldı mı? Hangi yolu kendine ayırdı, beni yolun neresine koydu. Gel deyince, gitmeyince ne oluyor bilmiyorum ki. Belki de kal denecek bir özne olamamaktan acemiliğim.. 

Sabahlar kurşun gibi ağır çöküyor üzerime, evimin iki göz odasının kokusunu hiçbir oda parfümü değiştirmiyor, narenciyeler bile. Dolapta çürütmeye and içtiğim meyveler inatla kendilerinden geçmiyorlar. Alkolsüzüm. Alabildiğine alkolsüzüm. Sarhoş olacaksam son olsun istiyorum, öyle bir sarhoşluk olsun olacaksa.. 

1,5 yaşında bir insanım. Muhtacım. 

Bunca gücüme gidenin ne olduğunu da kestiremiyorum. Boğazımdan geçmeyen lokmalar, yıkanamadığıım sular, içime alamadığım gökyüzü. Daha önce olana benzemiyor. Tanıdık olduğum "eyvallah"lara, kanıksadığım mektuplara inat ayrılıklara, şehrin hayalimizden kurduğumuz parklarının, bahçelerinin, öpüşmek için kulübelerinin* yerle bir oluşuna, iki kişilik şarkıların takımca söylenmesine.. Hiçbir şeye benzemiyor. 

"Genç ölmek için fazla yaşlıyım..."

En çok böyle...

1 yorum: