25 Eylül 2012

kayıp

Karşılık bulsun diye söylenmiş bazı cümleler, ruh suskunluğuyla cevaplanıyor.
Belki de suskunluğun deprem yarattığı o büyük gürültüyle.
Sevdiğin bir sokağın kaldırım taşları arasından yuvarlanarak her şeyin büyüsünü kaybetmesine yol açan birkaç cümle.
-Cik derdi belki o, ben diyemiyorum.
Kocaman kocaman cümleler.
Ama senli, ama benli.
Bizden uzaklaşan.
Sana fark ettirmeden benden uzaklaşanlar.
İnsanlar nasıl bir araya geliyorlar ki hayalleri paylaşmadan.
Ben kaçıyla, başka ne şekilde bir araya geldim.
Mevsim hayali olmadan, yol hayali olmadan, uyanışların hayali olmadan, iki renkten bir yenisine varacağının heyecanlı hayali olmadan, gitmenin...
Yerleşikliği mi göçebeliği mi tartışıyoruz bu beklemenin zulmünde, bilmiyorum.
Ne istediğini bilip de cevapsız kalmaktan daha çaresiz bir şey yok.
Zaman yalan, demeyi isteyip de koluna saatini takmadan dışarı çıkamayan halinden daha zavallı...
Şehirler değişiyor, fütursuzca baktığımız şeyler değişiyor, gözlerimizi kaçırdıklarımız..
Hayallerimizin değişemediği yerde nereye kıvrılıyor peki yol?
Ya hiç değişmiyorsa bir şeyler, gökyüzü gibi denizlerde de..
Ya büyümek değilse bu düşen takvim yapraklarının sonunda bize kalan..
Gözle görünür şeyler değişirken, ya değişmiyorsa o ara sokaktan ayak bileklerimize dolanan yokuşun seslenişi yarına..
Değişmiyor-sa-n...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder