17 Temmuz 2012

Gel otur yanıbaşıma..*

Renkleri not düşüyorum kâğıtlara, şehrin içine almaktan hoşlanacağı renkleri. Güzel bir kadının dokunmak isteyeceği renkleri. Güzel bir adamın gözlerinin çekinmeyeceği renkleri. Mevsime uygun, mevsimden taşan renkleri.

Bazen aklım karışıyor. Suluboya gibi cümleler takılıyor geceye. Renk bir yanda, su öteki yanda, ama birbirine karışıp da büyü olmaktan çekinir haldeler. Dokumuz uymazsa ve akamazsak ihtimalinin kırıklığı belki..

Zamanın çekincesine dahil olmak kötü bazen. Oysa bir yerden sonra kendimce var ettiğime inandığım dünler, yalnızca bir rüyanın kaldırım kenarına süpürülmüş yarınlara yuvarlanmıyor. Zamana ait değilken, zamana dahil olacağımın çekincesi.

Her şey çok güzel bir yandan, baş dönmesi gibi dokunmak tortusuna gözyaşlarının. Belki kendini onaylamanın güzelliği bu. Belki ortaklaşa ağlıyoruz hissinin. Her ne olursa olsun karşılıklı düşünme ihtimali aynı rengi, tuhaf ve ayağı yerden kesen bir dengesizliğin koynuna atıyor insanı. Nereden baksan iyi dans eden birinin kollarında ayağının değil kalbinin dolaşmasını düşündüğün gibi..

Bilmiyorum sular orada ne renk, her hikâyeyle değişen bir salınması var mavinin.
Çok mevsimlik bir fon aramaya gidiyorum, hangi rengi sever bilmiyorum.
Bir bilsem, buz mavisinin büyüsü kaçacak.

*resim: Szaza

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder