17 Kasım 2011

"Açıklarımda batmış yüz binlerce gemi..."

Rüyasızlığımda uçuşup, bulutsuluğuyla kıyıma varan, karışmak için bekleyen; sahiden ihtiyatla bekleyen o soluğa, fırça darbesi değdirmeden portreler çizip boyadım. Evet fırçasız, hatsız.
Gözlerimi kapayarak bir dünyayı, boyumun bir hiç gibi kaldığı o dünyayı algılayabileceğimi, bir sene önce bir masal yazarken özümsedim. İnsan, göz kapaklarının ardındaki geceden kaç çeşit yıldız dökebiliyor biliyor musun..?
Ben biliyorum. Parmak uçlarımızın tanımak istediği* şeyin ruh; o tadı kavranamadıkça yoğunlaşan ılıklık olduğunu, sevişme arzumuzun, ruhlarımızı birbirine karıştırma isteğinden doğduğunu... Nefes aralıklarındaki sözcüksüz dilimlerde isminin ve ismine bağlanan anlamların yankısını duymayı ve mesafenin soluğunu tutup nabız ölçmeyi...
Birine isteyerek yenik düşmeye başladığım günden beri etraftaki şeyler, anlamlarını bir diğerine ödünç veriyor, ve sonra başka şeyler de ötekilere. Sabitleşemeyen bu anlamlar bütünü, sürekli bir devir teslim törenine katılıyorlar; hep yeni baştan.
Yedi senedir, ellerime çiçek düşüren sabahlar, mücadeleye şefkât katan parklar, gecenin sabaha karışmasına anason kokusu ekleyen filmler, şarkılar biriktirdim.
Sayısını bilmediğim kadar, sayfaları kabarmış ve mürekkebi dağılmış defter.
Sanatın öpücükleriyle kesişen yolların mucizeleri.
Tene ve tine mühür gibi bastırılan söz vermişlikler.
Olduğum ve olamadığım sıfatlar.
Yarım fiiller.
İkiyken bir kalmışlıklar.
Şimdi ben yolun neresindeyim, gölgem neresinde bilmek istemiyorum.
Bazı anlar; saniyelik anlar çok seviliyor, bir ömür seviliyor.
O anların, ihtimal dahilinde bile olmayan tekrarları için bir ömür bekleniyor.
Defterin birinde bir gözyaşı kabartısı olduğunu bilsen, yetiyor bir ömür.
Hafızanın unutmamaya direttiği o anlar için; o saniyelik anlar için seneler gözden çıkarılıyor.
Yitikliğin, bîtaplığın, eksilmişliğin bir kırık merhabayla, yerini sonsuz umuda bırakıyor; birkaç eski ve güzel sahnenin tekrar gösterimi olur belki diye..
Ne çaresiz bırakıyor insanı inanmak ve ne çok eksiltiyor hayal kırıklığı..
Bugün ayın on yedisi. Kıştan güze nasıl da yer değiştiriyor anlamlar.
Biz ne kadar...
"Umulmadık bir gün olabilir..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder