Aylar birbirini deviriyor, rüzgârlar ve insanlar kumdan kalelerini bozuyorlar yazların, geriye hep geridekiler kalıyor. Kalanlar gidemiyor.
Bir dönüş hazırlığında, kalbin valizine ne yükleyeceğimi bilemez halde eylülü kokluyorum. Bazı şarkıları değiştirmeye, bazılarını duymaya korkar halde, yalın ayak ve çırılçıplak dokunabildiğim dünyaları özlüyorum.
Çocukluk dallarından toplayıp da peşimize kattığımız hangi uçurtma şehirde bize düşü geri verdi bugüne dek, anımsamıyorum.
Evlerde çerçeveler kalıyor, tozlanarak.
Ve bisikletler, tekerlerinden evreni aşabileceğimiz o nefesi vererek..
Bu yaz, geçen yazdan daha yağmurlu değildi, güneşli de. Mevsimler bir süredir birbirlerine paslıyorlar aynı kederi, fonunu bile değiştirmeye üşenerek. Şairler de olmasa...
Sevdiğim birisinin, çok sevdiği bir mevsimin başında isim veriyorum bu seneki çıtırtılarına, yorgunlukla düşüşlerine yaprakların; "yolculuk"...
Kelimeyi de ona yaraştırıyorum. Ben uzun zamandır güzel olan ne varsa, ona...
Ölçek farkıyla da olsa "yol" a anlam yükleyebildiğimiz için belki de, en çok onun yarattığı umutsuzluğa sefer numaralarıyla, koltuk seçimleriyle, tarifelerle umut boyuyorum.
Tonu henüz seçilemeyen bir güzü, ömrün başlangıcıymışçasına ürkek ve meraklı karşılıyorum.
İnandığım pek çok şeye üfleyip, onları dağıtan gecelerden sonra, avucumda sımsıkı bir eylül sabahını taşıyorum. Onun elinden tuttuğu şubatlarla, mayıslarla ve temmuzlarla..
Valizlerden taşan bir umutla, yeniden, belki de ilk defa; yola...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder