11 Mayıs 2011

Bulutsu-z..

Basit yaşamalıydım, olduğum kadar; sular akıtarak eteklerimden. Sarı ve ıslak kalarak.
Sevdiğim birkaç cümleyi topladığım akasya dallarını saçlarıma iliştirmeliydi sevdiğim birkaç şair. Ve sevdiğim çocuk isimleri kadar masum kalmalıydı dilimiz. Dilin masumiyetini yitirdiği yerden gökyüzüne seslenemiyorum bu bahar. Kalbimi kıran elbiseler giyiyorsun ve üzerine büyük gelen basmaların renklerinden dökülmüyor oya oya hiçbir beyazlık. Işığını yakmayı unuttukça vadettiğin bahçenin, ateş böceklerini kokluyorum. Benimkine benzemiyor. Ben bu bahar ne koktuğumu bilmiyorum.
Eğreti duran dallar var saçlarımın arasında. Rüzgâra söylememişsin ceplerine doldurduğun dileklerimi, oynamıyor dalgalarla, çekiştirmiyor saçlarımı, düşmüyor kırgınlık diz boyu sulara.
Ben titriyorum şelale. Düşünü kurup, gerçeğini çizdiğimiz basamaklara isminin, gecenin dolunaya vardıkça çoğalan, baş harflerini koyuyorum. Tebeşir tozundan oyunlarımıza tarifini bilmediğim, eski pencere önü kaselerindeki tatlıları ekliyorum.
Senin baygın ve mayhoş rüyalarından, gözlerini kapattığında düşen imgemi çalıyorum, aynalara koyuyorum. Sesin olmadan seni duymaya çalışmak belki, yaseminlerinden zakkumlar boyamak, sevdiğim tüm salyangozlara saçlarından yollar çizmek...
Yüzüne düşen bir güneş olmalı benim bir yerlerde unuttuğum, belki de kırmızı bir garın vitraylarına düşürdükçe...
Biletlerim kesik, limonatadan günler bekliyor pervazlarında gün doğumlarının. Azıcık zorlasan açılacak ardına kadar kapıları çekirdeksiz bahçelerin.
Avucumda dünden kalma bir ruj kapağı, yollar boyu kadın olmanın mevsimlerini doldurduğum.. Dilimde utanmazca soyunan ten masalı.. Masalları taşıyan köprüler gerdanında biçim biçim..
Özlediğim ne varsa, en uzağından bakıyorum. Gözlerim bozuk yarına, yine de güneş öptükçe kirpiklerimi, uyanıyorum yollara, baharlara, delik ceplerimizden başka şehirlerin aynı isimli semtlerinde, sokaklarında düşen bilyelere..
Gülüşünü özlüyorum, gülüşümü özlüyorum. Aynada kırılıyor bakışını okşayan rengi vadilerin, susadıkça rüyaya boyanıyor sular, biliyorum az kaldı; sahillere değecek parmak uçlarına...
Az kaldı oyundaki sıramızın yeniden gelmesine, tebeşirlerin dağılıp yeni çizgilere yer açmasına, dudaklarının bahar dalı rengine, rengine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder