15 Nisan 2011

Islak çöl.

Hiçbir şey yetmiyor gözlerimi çoğaltmaya. Sürekli beklediğim bir şarkının nakaratı gibi adımlarım; hep yarım, hep beklenti halinde. Ne çok sevgisizlik kaleleri diktim kumlarından sahillerin, sularım yetmedikçe yıkmaya... Kurak bir maviliği taşıyamayan kollarımla, her gece sağanağını bekler oldum bulutların. Yaprakların yırtılmadığı bir tarihte yaşadıkça, içim ölmeye yatan bir çift kanat.. Sığınamıyorum kağıtlarına, üstümü örtemiyorum meyve ağaçlarının yeşillenen yapraklarıyla. Ben ne zaman, hangi trenle yolcuyum kestiremiyorum, ama gitmesem tüm mevsimlere yazık olacak sanki.. Kendi ıslığımdan düşüyorum, beni ne çağırır kesiği derin, merhemi uzak kalplere... Ben tuzlu, çok tuzlu... Her sabah ayrı puslu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder