7 Kasım 2010

peride..*


Dönüşsüz biletlerin rüzgâra karıştığı, ayazın tenimi yaktığı mevsimden üflüyorum yüzüne. Yüzün asırların mektuplarını taşıyan bir zümrütlükte yuvarlanıyor gözlerine. Gözlerinden döndüğüm bir yolculuk sabahında, kuşlar arıyorum pencerede. Soğuklara az kaldığını seslenen masallar düştü çantandan bej, tozu lacivert halının üzerine. Müzikleri kanatlarına takan çocuğun adem elmasında sabahlayan bir yutkunma şimdi adın.
Çağırıyor gece, saçıyor peri ışıltısını gökyüzüne avuç avuç. Bulutların nü olup öpüştüğü saatte ıslanıyor sokak sokak güzellikler. Bu şehre bekliyorum ben seni, söyleyemediğim her şey için, her sözcüğümün sessizliğine saklanarak. Kendimden bile kaçırarak tutkularımı, yalnızlığımı senin bavullarına katarak. Renklerini merak edip de, ellerini tutana kadar dişlerimi geçirerek her tonuna kırmızının. Kuşlar göç mevsiminde uğruyorlar, dalga boylarından dökülen manzum hikâyelerin kavuşmayan sağlı sollu boşluklarına lambalar dikiyorum kanat çırpışlarında. Sen, gece rengine yansıyan, uykusuz turna...
Ahşap kutularımı kaybolduğum bir zamanda açmaya yeminli olduğum saatlerdeyim şimdi, biraz sonra omuzlarımdan ip kadar ince çizikler geçecek, parmak uçlarının rüyasında. Sen beklediğim bir trenin en art vagonundan seslenen ebediyet, son bulmayacak uçuşlara doğru ilerleyen su; söyleyip de anlatamadığım bütün şiirlerin gizli öznesi, gün dönümüm, susup da yutkunamadığım, beklediğim, şehre, şehrimin rengine, beşinci mevsimi boyamaya...
Kuşlar var, penceremde kış, renklerden deniz ötesi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder