18 Kasım 2010

düşler sokağı*


Olmayan bir yerdeydik. Yer sanki göktü, ve gök sanki deniz. Kalemin peşinden sürüklediği zamanlarda her soluk bir günceydi. Sonra ciltleri kayıp bir orman gördüm aynada. Ebatsız düşlerin enginliğinde sen saçlarıma üflerken, gün dalga oldu, dalga yol, yollar renk.
Sana koyduğum nice adın hepsini yastığımın altına koymuştum, geldiğinde gözlerine yansıyan maviye eklensin diye. Bu şehirde sen yankısını duymasan da, seni bekleyen banklar var ismime nazır, ve yeşillikler.., en sana yakışan tonuyla. Şehrin küskün elbisesine boncuklar diktim mevsim damlalarından, geldiğinde gamzene dokunacaklar beklemede..
Sen gel, kalem bileklerimi sıkar o zaman ellerin gibi.., güncelere doldururum, birbirine geçmiş zamanını solukların, yastığımın altından dökülür yediverenler, rüyalarımı tutmak için gel; vapurlar da gelip geçerken...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder