9 Kasım 2010

çocukluk parkları.


Rüzgârların savurduğu yer, halısı turuncu yaprak sokak. Basmaya kıyamadığım taşın ılıklığına karışan kedi dokunuşları; çıtırtılarla yürüdüğümüz mevsim.
Sorgu odalarında esir dostluklar var, unuttuğumuz zaman ve gülümsediğimiz dalyalar. Vaktinden önce büyüyen kadınların ihmal ve pişmanlık tümceleri arasında uçuşan mevsim, söz verdirtir gibi kasım işte. Kırgınlıklar var soru işaretleri herkeste, faili meçhul demek istediğimiz ağırlıklar kalbimizde, isimleri dünden yazılı yatağın dayandığı duvar diplerine.
Sana küsüm; uzun, kara saçlı kız. Gözlerine küsüm, kaçıp kaçıp giden bakışlarına, kalbine..; kardeşsiz çocukları özlemeyen... Artık tahmin bile edemediğim gidişlerine bir de beni eklemene.. Issız kıyılarımdan ürkmene, başka şehirlerdeki korkularımı büyütmene... Panzehri var mı bu ıraklaşmaların, yoksa üstü çizilen bir alınacaklar listesinden arta kalan mıyım?
Yaşıyorum, son gördüğün sokakta, hiç görmediğin geceyle...
Sen günsüz, sen başka.
Ara(ma)san..; kayıp lunapark saatlerimi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder