19 Ağustos 2009
kirpiklerinde sakla gözyaşlarını...
İçimde ufalanan şeker parçalarını gözyaşlarımla ıslatıyorum, sabah olmadan... Saat; erime vakti. Özetleyemediğim şiirler var dilimin ucunda, hazır olda bekleyen... Sözlerini unutup, yastığıma kokularını sindirdiğim şarkılar... Dizlerimi açıkta bırakan beyaz eteğimden deniz suları saçıyorum, yıldız ışıltılarıyla sevişsin diye... Taptığım ay, dolunay... Uzak şimdi ayın öptüğü denizli geceler... Hastalıklı biletler kesiyorum, peronlarda kırmızı şalımı ara. Bir yırtık kağıt parçasına kodlanmış suretimi... Gözlerim, orantısız dökülmüş, renkli ojelerimin kalan parlaklığından izliyor hayatı. Boyumun yetişmediği raflarda tozlu ciltleri var yalnızlığımın... İçim turunç acısı, yol sancısı... Bileklerimi sıkıp, varlığını kelepçelediğin sokaklardan ağıtlar akıtıyorum, günebakanlar küskün düş bozumlarına... Dudağımın kenarı ıslık mezarlığı bu akşam... Kızarık ay, tütün imzalı... İçime çekerken, nefesini durak bilen bulutlu maziyi, yoktun... Özlemsiz sabahlarındaydın, ağustosta açmayan kar çiçeklerinin... Uzaktım, uzak kaldım. Dinmedi mavi düş, turuncu vurgun... Vurgun; turuncu. Yaz renkleri kavurdu mavsiminde dökülen dalgalarını, öpüşlerin... Mürekkebimin son damlasıyla atamadığım imzamda eksik kalan harflerden masal yazdım, sen koktu, yosun düştü. Yeşildi. Koyuydu. Mercandı. Turuncu. Düş-tü. Yormadım ağustos telaşını, eylül çaresizliğine... Temmuzdan çıkma yıldız seline tutuşturdum damarımda raksa alevlenen renkleri. Her renge ayrı bir gelin teli taktım. Sarı gül anlamlanmasın diye... Gökkuşağıyla seviştirmedim, ayrılık sadece bir sanrı... Yazdı, geceler telli duvaklı... Portakalsız likörlerin, özlemiyle geniz yaktı aşklar, iklimsiz... Sultansız masallardan zümrüt yüzükler çaldım diye tek ayak üstünde, tebeşir tozları dalgalarıma siner... Sustuğum şarkıların nakaratlarını dua diye sayıyorum, başım yastığa düşmeden... Duyuyor musun? Duymak isteseydin, güneşin oynaştığı saçların gamzelerine düşerdi, kirpiklerinin ardı kristalleşir, anka kuşuna hazırlardın gerdanını, inci inci... Boğazımda düğümleniyor şimdi kırıkları, biraz senden biraz benden arta alan sevda masallarının... Ve ellerim... Yaralı... Yaralı ellerim... Durmuyor kalem, yazmıyor kadın kadın... Kalender meşrep, şuh, renk makyözü, yıldız giyinip, gece sürünen, ay kokan kadın kalmıyor gecenin perde arkasında... Esmiyor rüzgâr güzelim... Güzel değilim bu gece. Düşmüyor ateşim, vurgunum dinmiyor, şarap kızılı dağılmıyor değip geçtiğin kaldırımlarımda.. Dua okuyorum. Duanı... Nakaratları ve dizeleri seviştiriyorum, günahkar melek mabetlerinde... Mevsimlerden... Yaz gecesi susuyor. Mevsim alev, mevsim siyah, mevsim dalga dalga... Bozgun yağmuru bu sabah...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder