Kaleminin ucundaki düşlerle uyuduğum 7 öykünden…
Teşekkürler…
“…Ah şu tatminsizliğim, hiçbir işten zevk almayışım, kısa sürede sıkılmalarım öldürüyor beni. Öyle acı dolu bir hayatı yutmuşum ki, artık neyin tadına bakarsam bakayım, o acı tat geçmiyor. Bin bir çeşit şeyi de denesem nafile. Hiçbirinin tadı tuzu yok. Sadece o korkunç acının, dilimle beraber tüm organlarımı yaktığını hissediyorum. Ve ben bu ağır yemeği hazmedemiyorum…”
*Çocuksu Heyecanlar
“…Ela, yere serilmiş gülüşüne bakıyor. Bütün gücüyle, pis bir böcek ezercesine, pabuçlarının ucuna basarak eziyor gülüşünü. Uzun siyah saçlarını yoluyor, duvara vuruyor başını, bir daha bir daha vuruyor, tırnaklarını geçiriyor yüzüne. Darbelerine dayanamayıp çatlıyor duvar. İlk önce kan fışkırıyor ağzından. Sonra elleri ayakları kopuyor; başı çatlıyor. Bir iki dakika sonra, tozlu sahnenin üzerinde parçalanmış bir şekilde yatıyor Ela…”
“Gözlerinde yanan ateşler karanlığın dumanında,
Teşekkürler…
“…Ah şu tatminsizliğim, hiçbir işten zevk almayışım, kısa sürede sıkılmalarım öldürüyor beni. Öyle acı dolu bir hayatı yutmuşum ki, artık neyin tadına bakarsam bakayım, o acı tat geçmiyor. Bin bir çeşit şeyi de denesem nafile. Hiçbirinin tadı tuzu yok. Sadece o korkunç acının, dilimle beraber tüm organlarımı yaktığını hissediyorum. Ve ben bu ağır yemeği hazmedemiyorum…”
*Çocuksu Heyecanlar
“…Ela, yere serilmiş gülüşüne bakıyor. Bütün gücüyle, pis bir böcek ezercesine, pabuçlarının ucuna basarak eziyor gülüşünü. Uzun siyah saçlarını yoluyor, duvara vuruyor başını, bir daha bir daha vuruyor, tırnaklarını geçiriyor yüzüne. Darbelerine dayanamayıp çatlıyor duvar. İlk önce kan fışkırıyor ağzından. Sonra elleri ayakları kopuyor; başı çatlıyor. Bir iki dakika sonra, tozlu sahnenin üzerinde parçalanmış bir şekilde yatıyor Ela…”
“Gözlerinde yanan ateşler karanlığın dumanında,
Tatlı bir fısıltı gibi esti bütün saçlarımda
Uçuşan mavi pırıltılar
Kendime gelmem için öptüler gözbebeklerimi
Duymadım ve görmedim sanki hiç
Senin mavi gözlerini.
Hastalıklı vücutlar gibi eridi bedenim
Sensizliğin yalnızlık gölüne dolarken
Ve senin gözlerin yaktı bütün benliğimi
Eflatun bulutlar dudaklarımdan geçerken
Yeşil mavi arası mutluluklar, pembe gülüşlerle birleşince
Arayıp durur oldum seni
Ve senliliğe haram oldum, sensizliğe düşman olduğum gibi.”
“…Emre üzgün bakışlarını hayırsızın birinden ayırıyor. Bir sigara yakıyor, parmaklarının ucunu yakıyor.
Felaketi oluyor.
Ağlayamıyor.
(Atilla İlhan’a ithafen) ”
*Üçüncü Şahıs
“…Emre üzgün bakışlarını hayırsızın birinden ayırıyor. Bir sigara yakıyor, parmaklarının ucunu yakıyor.
Felaketi oluyor.
Ağlayamıyor.
(Atilla İlhan’a ithafen) ”
*Üçüncü Şahıs
“…Ne yazık ki, haylaz kelimeler yanlış yerlere konmuştular. Yine de adamın bu saflığı, bayanın hoşuna gitmiş olacak ki, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle ona karşılık verdi. Adam bundan cesaret alarak sohbeti koyulaştırdı. Sergi kapanana dek beraberdiler; sonra ayrılmak zorunda kaldılar ama fiziksel bir ayrılıktı bu; çünkü soylu bayan bütün eşyalarıyla beraber çoktan taşınmıştı adamın yüreğine…”
“…Adam mutluydu. Çılgınlar gibi ya da delicesine falan değil. Bu sade, katkısız bir mutluluktu…”
“…Bütün acılarından kurtulmuş, mutluluğa gömülmüştü. Yağmurda sırılsıklam ıslanıp, pislik içinde eve dönüp de, sıcak bir duş alınca kavuşulan huzur gibi bir kadındı o…”
*Clara
“…Sanki iyi bir tiyatro oyuncusuydu da, bir tek kendini iyi oynayamadığı için insanlar onu beğenmiyordu…”
“…Aslında Jane’e göre lokantanın yemekleri hiç de güzel değildi. Tek lokanta burası olduğu için buraya gelmekten başka şansı yoktu. Belki de aşçı değiştirilmeliydi ama bunu kimseye söylemeye gereksinim duymuyordu. Herkes gibi o da alışmıştı artık ve daha iyisini aramıyordu…”
*Jane'in Özrü
“…Yanlarından geçen bir adam: “İncecik bir kağıdın arkasını bile görmekten aciz gözleriniz mi sağlayacaktı düşünmenizi; duyum eşikleriniz arasında sıkışıp kalmış sesler mi anlatacaktı yoksa size bu yeri?...”
*Yolculuk
“…Sekiz yaşlarındaki bu küçük kızın göz kapakları her saniye daha ağırlaşıyordu. Bir yandan da kitapla hiç ilgisi olmayan düşünceler, okuduklarına karışıyordu. Bu yüzden aynı cümleyi çoğu kez dört beş defa tekrarlıyordu… “
“…Yanına aniden oturulmasına rağmen, oğlan gözünü bile kırpmamıştı. Sanki gölün mavi renginin kaynağı gözleriymişçesine onları açık tutuyordu.Gözlerini kapasa göl beyaz olur muydu acaba?...”
“…Zaman beton zamkla yapışmış gibi ilerlemek bilmiyordu. Heyecan ve korkunun istilasına uğrayan yüreğinin içinde “kalp atışları” adı altında, makineli tüfekler ve topların (ritmik olduğu kadar da gürültülü ve rahatsız edici) marşı çalıyordu…”
**Judy'nin Julien'i
“…Hemen notalara seslendim. “Alın” dedim, “Bu şiirimi ona götürün”…”
“…Sanki o, şiirlerimi okuyabilmek için onları kağıda aktarmama muhtaçmış gibi, sayfaları koymuştum aramıza….”
“…Ama, ben sonunda her şeyi mahfettim. Yetmedi bana yürekle görmek, yürekle dokunmak. Pat diye kapı çalsın, beni kollarına alsın, hemen yanı başımda olsun istedim….”
“…Ve de yaptım. İşte şu kaldırımın tam ortasında, eksik, bölük pörçük ve çarpık benliğiyle dikilen ben değil miydim? Geçekliğin içindeki bu duruşuyla yamuk bir heykele benzeyen? Müthiş bir değişim geçirip, normal ötesi bir duygusal deneyim yaşayacağımı sanan aklım ise yanılmıştı. Hiçbir şey göremiyordum ki! Dışarda gibi görünsem de içerdeydim çünkü; Julien'in aşkının içinde... Dışarının içinde, hayalin içinde, gerçeklikten uzak, Julien'e yakındım…”
“…Camdan miğferim çatladı. Paramparçaydım. Tanıdığınız bir uhu var mı acaba?...”
***Julien
…İyi geceler...
AYDİLGE SARP
KALEMİMİN UCUNDAKİ DÜŞLER
Toplumsal Dönüşüm Yayınları
Mayıs,1998
Öyküler : Clara, Jane’in Özrü, Yolculuk, Judy’nin Julien’i, Julien, Çocuksu Heyecanlar, Avuntu, Andre Gide, Bizim Patron, Kepesto Baba, Yazar, Mektup Arkadaşı, Uludağ Macerası, "O", "Öteki" ve "Beriki"ler, Jennifer’ın Elmaları, Yan Komşum, Benden Bana, Keman, Mürekkep, Oyun, Beyaz Atlı Prenslerin Sonuncusu, Üçüncü Şahıs, Zindan.
ALTIN AŞK VURUŞU
Everest Yayınları
Mayıs, 2004
Bir bağımlılığın öyküsü…
“Görüyorum seni, düşüyor musun? Ölümle mi kaçacaksın? Seni terk etmeyeyim diye, benden önce sen mi terk edeceksin beni? Size söylüyorum, çekilin, rahat bırakın onu! Bitti mi, tüm bu korku ve kötürüm günler, piyano tuşlarının üzerine düşüyor kan damlaları. Burnundan dudaklarına doğru ince, kızıl bir ırmak süzülüyor. Yükselen müziği duyuyorum. Felaketin bestesi, birbirine âşık notaların bitmez tükenmez soluğu akıp gidiyor kanınla. Kendilerini bırakıveriyorlar. Beyaz tozlar sızıyor burnundan içeri, beynin beni götür, onları değil „.
BULIMIA SOKAĞI
Remzi Kitabevi
Ekim,2002
"..şimdi anlıyorum ki, esas kazancım zayıflamam değil, herhangi bir şeye bağımlı olarak yaşamanın nelere mal olabileceğini görmemdi. Yemeklere, alkole, uyuşturucuya, hatta karşı cinse tutsak olmaya hiç niyetim yok bugün!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder