16 Şubat 2009

Saçlarımı rüzgâr savurdu, dizelerimi de eteklerinden damlayan ayışığına katarak... Kalemimi mühürleyen bir iklim şimdi sevdiğim şarkıların duasında, yel değirmenlerinin gölgesinde... Akreple yelkovanın birbirini kovaladığı, denizlerin okyanusa varamadan gözyaşlarıyla taştığı... Çakıl taşlarının arasına gizledim dünün güne kavuştuğu martı saatlerini.. Mürekkebini kuruttuğum kalemim hıçkırıyor susuşlarını... Yaşlar göz pınarımda hazır olda... İzmir'de akşam oluyor bu gece, gecenin koynunda bir mayhoş akşamüstü esintisi... Kediler de uyumaz oldu bu şehirde ve insanlar vardı; uykularında ilan eden ölüm fermanlarını ve bir bavulu unuturcasına bırakamadıkları vicdanlarını... Ve susan... Güne eğilen dağların dibinde susa(ya)n ruhlar vardı... Nutuklarını sessizliğe gömen... Saçlarının ve kalemlerinin ve müziklerinin hürlüğünde güneşe isimlerini yazan... İşte bu kadardı; sen, ben, biraz keder veren kelime...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder