19 Şubat 2007

mevsimin ne?

Nefesimden dökülen cümlelere takılı kalmış aklı. İnanmak mı istememiş renklerime, mevsimlerime?! Çakıl taşlarımı yakıp rüyalarına girerdim belki, mevsimim onunkine dönerse, bir gece yarısı... Uzakta ama yankısı yakın gelen bir tatildi onunkisi. Yüreğine vurduğu halatların arasından denize bir göz kırpış. İnsan tanımadığı yerleri, kişileri özler mi? Özleyebiliyor sanırım... Uzaktaki dağların dağıttığı aşk efsanelerine özenen bir yaşamdı bizimkisi, onları hiç yakalayamadan... Rengine ne diyeceğimi şaşırdığım derinliklerinde, kendime rastlamak şaşırtıcı oldu. Yılların ve yolların sakındığı yalın bir ilgi. Özlenmesi, beklenmesi gerektiği gibi... İsmine isim iliştiremediğim bir karmaşa. İçimdeki kaosun girdaplarında. İsimsiz bir mevsim ağacının iki meyvesi. Uzak, çekingen... Kaleme sığdıramadığım bir bahar coşkusu kalbimin hafif altında. Aynalardan kaçan bir mutluluk perçemi, hayata baktığımız geniş pencere önünde. Mevsimin ne? Yaz çocuğu musun sen de? Belki de güneş, seçip yollamıştır gökyüzünden gülücüklerini bize, ayrı ayrı renklerine... Elmde bir avuç kum, karşındayım şimdi, rüzgarların onları dağıtmasına izin vermemek üzere. Sende kalsın yarısı, belki bir gün... Tanımadığım bir şehrin tanıdığım ilçesine, içimden kopup giden deniz kokusu ve kalbine iliştirdiğim, anlaşılmaz duygularla kaplı bir avuç kumla... Biliyorum, sen de yaz çocuğusun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder