18 Ağustos 2005

Her gün gelecekti. Her gün gelir. İlk gün soyunur ve yatakta gösterdiğiniz yere uzanır. Uykuya dalışını seyredersiniz. Susar. Uykuya dalar. Bütün gece onu seyredersiniz.
Geceyle gelecekti. Geceyle gelir.
Bütün gece onu seyredersiniz. İki gece boyunca onu seyredersiniz.
İki gece boyunca hemen hiç konuşmaz.
Sonra bir akşam olur o da olur. Konuşur.
Bedeniniz daha az yalnız olsun diye mi ona ihtiyacınız olduğunu sorar size. Kendi durumunuzu anlatmak için kullanıldığında bu sözcüğü pek iyi anlayamadığınızı söylersiniz. Yalnız olduğunuzu sanmakla, tam tersine, yalnızlaşmayı birbirine karıştırma raddesine geldiğinizi söylersiniz, sizinle olduğu gibi, diye eklersiniz.
Sonra, yine bir kez gecenin ortasında sorar: Şu sıra yılın hangi vakti?
Kış öncesi, hala sonbahar, dersiniz.
Bir de bu işitilen ne? diye sorar.
Deniz, dersiniz.
Nerede? diye sorar.
Orada, odanın duvarının ardında, dersiniz.
Yeniden dalar.


Marguerite Duras, Ölüm Hastalığı, s. 10-11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder