Olaylarımız farklı olsa da dönüp dolaşıp geldiğimiz yer aynı.
Birer çocuk olarak da aynı, ekonomik bağımsızlığının peşindeki kadınlar olarak da aynı, bir evin bir nesnesi gibi duran eğreti hallerimizle de aynı, babalarımızın karşısındaki duruşumuzla da aynı, birbirimizin tutunacak dalları olarak da...
Çok çocuğuz, çok kadınız, çok çalışkanız, çok sıkılıyoruz, çok koşuyoruz, çok tükeniyoruz, hiç tükenmiyor gibi yapıyoruz, çok seviyoruz, çok kırılıyoruz, çok kırıyoruz, çok ayağa kalkıp aynaya bakıyoruz, çok konuşuyoruz, bir o kadar susuyoruz; çok susuyoruz, çok umut ediyoruz, çok hayal kırıklığına uğruyoruz, çok ağlıyoruz, çok gözyaşı siliyoruz, çok güçlü durmaya çalışıyoruz, çok bilek burkuyoruz, çok kalp ağrısı çekiyoruz, kalp de ağrıtıyoruz, çok buğulanıyor bakışlarımız, hayata haddinden fazla inanıyoruz, çok aldatılıyoruz, çok gidiyoruz, çok dönüyoruz, en çok kalıyoruz, çok unutuyoruz; unuturmuş gibi yapıyoruz, çok anı biriktiriyoruz, çok anıdan güç buluyoruz, çok gülümsüyoruz, çok kahkaha atıyoruz, çok sessizleşiyoruz sonra, çok cümlesiz kalıyoruz, çok pencere önü çiçeği* oluyoruz, çok okuyoruz, okuyamayınca kendimize küsüyoruz, insanları çok seviyoruz, bir o kadar da sıkılıyoruz, biz çok sıkılıyoruz, biz çok da eğleniyoruz, her ne varsa onu çok yapıyoruz.
Biz hep aynı yere yürüyoruz.
Aynı yamaçlardan yuvarlanıyoruz.
Renkler değişiyor, tarihler karışıyor, figüranlar esmerleşiyor, günler sararıyor, ama hep bir avuç, birbirimize kalıyoruz.
Kimi zaman iki, kimi zaman üç, kimi zaman dört, kimi zaman beş kadın yan yana oturup kendimizi işe yaramaz hissediyoruz. İşte tam o anda dünya yıkılıyor, öyle bitkin ve öyle çaresiz kalıyor ki yaşamak ve bir tek o masada yeniden ayağa kalkabilecek kadar güçlü oluyor her şey.
Sonra diyoruz ki: "Bir gün her şey çok başka olacak..."
Buna birbirimizi inandırdığımız anda bahar geliyor, işte o zaman en çok çiçeği biz açıyoruz...
Sizi seviyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder