Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
Evcimen telâşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
...
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
...
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbimin ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.
...
Didem Madak
*fotoğraf: leprintemps
Öyle anlarda, öyle anlamlı oluyor ki. Böyle, balkonda, çekyatta otururken okuyorsun ve susuyorsun sadece. O suskunluk, o hüzün. Çok farklı oluyor. Bildiğim hüzünlerden de hüzünlü, güzellikten de güzel. Ne betimlenebiliyor o his, ne adlandırılıyor. Sadece derin derin nefes aldırıyor insana elindeki bir bardak çaya tutunarak.
YanıtlaSilHani tutunacak bir şey bırakmıyor ya bazen bu uyandığımız yer, bir nefeslik bir şey seçmezsen ölecek gibi oluyorsun. İşte o bir nefes bu; sonsuz hüzünlü, çılgın güzel. Bir ara karşılıklı içelim mi o çayları?
Sil