23 Mayıs 2013

teşekkür

Aniden kalbime çimdik atılmış gibi ağlamalarımı bir tek o çocuk gördü.
Oysa kimse ağlamazdı evde.
Bir ölümün ardından dahi gözyaşlarını sadece yastığa akıtan bir hane halkındandım.
Gizli ve sessiz yürüyen keder içinde ben, en göze batanıydım.

Hiçbir zaman dişlerini sıkıp, yüzünü gökyüzüne kaldırıp, yoluna devam edebilen bir kadın olamadım.
Belki doğunun kana, kandan da çok ruha karışmasındandır, belki de hep karşıt şeyi içselleştirme eğilimimdendir, bilmiyorum.
Ben hep ağladım.
Çoğu zaman gün tebessümlerini geceye taşıya taşıya..

Bu sefer titrek mum halimle kalamadım. İçimden akşamları taşıra taşıra, gündüze yenile yenile ağladım.
Yağmur yağıyordu.
Yağmur hep güzel saklar ıslaklığını yanağın..
Sağanaklar boyu ağladım.
Biletler arasında, koltuk numaralarıyla matematik yapmaya çalışarak, batıya kayıp o sonsuz gururu takınmaya çabalayarak.

Bazı şeyler nasıl susturulur bilmiyorum.
Bizim ülkemizde keder suskun bir şey değildir. 
Evdeki sessizliği ülkenin anneleri yırtar.
Ben sağanaklar nasıl durdurulur, bilmiyorum.
Zamanın bir şeylerin merhemi olduğuna inanmıyorum ama bulutların canları sıkılıp da güneşe yol vermelerini beklemek bile zaman geçirmek işte..

Yalnız başına ağlamakla, birinin gözlerinin içine bakmak zorunda olup gözyaşını tutamamak çok başka şeyler.
Zor bir şey; inanmadığın bir sürü şeyin arasında inancının en sağlam kanıtı karşında dururken güçsüz kalmak..

Ama bak, kalktım.
Bir kez olsun zamana inanmaya karar verdim ya da.
Yağmurun baharları yaza taşıyacağına.
Senin çaresizliğinden, gözlerime gözlerinle taşıdığın korkudan ürküp kalktım.
Seni yordukça, içindeki yarını tüketme korkusu..
Belki de bu yüzden ilk kez bu kadar gürültülü, bu kadar zamansız, bu kadar durdurulamazdı titreyişim. Bir tek senin cesaretine inanabildiğimden hayatta.

Ben bu bahar çok ağladım.
Bir tek o çocuk gördü.
Bir tek o görmezden gelemedi.
Onun gözlerini gördükten sonra güçsüz olmak zaten imkânsızdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder