17 Mart 2013

hatırası..

Şarkılarını söylemeye devam ediyor güzel kadınlar, güzel adamlar. Her mevsim, ağaçların dallarında soyunuyor. Her mevsim, ekşi kokulu bir ilkokul sınıfının sarı duvarındaki tablodan düşüyor. "Artık havalar da ısınıyor.." cümlesinin sarf edilişindeki "ne kadar soğuğuz" vurgusunun reddedilişini bekliyor karşı taraf. 

Sevdiğim kalemler yazmaz oldu, gözlerim satırları birbirlerinde eritmeye başladı, ülkenin beşeri haritasına sık sık bakar oldum. Dizimde bir battaniye, ellerim.. Ellerim sık sık ağrıyor, biliyorsun işte.. Bir sahil şehrinde büyüdüm. Şimdi dönme şansım olsa, asla otobüs kullanmazdım o şehirde. Vapuru olan bir şehirde otobüse binen insan zamanlarımdan utanır oldum. O otobüslerden birinde bir kadın ellerimden bahsetmişti. Saklamak istemiştim. Oysa belki de o kadın, daha fazla jest yapmamın uygun olacağını söylemişti, ne söylemişti bilmiyorum, kısa saçlı, güzel küpeli, renkli gözlü kadın. Ellerimin ağrıdığını bilsen de söyler miydin öyle.. Ne garip karşındaki insana sızmaması ağrının, zırh gibi giyebilmek sorunsuzluğu, "yok bir şey" diyebilmek ne tuhaf. Nefes almayı zorlaştıran bir şeyleri, vücudunla saklayabiliyor olman ne aciz bir kudret. 

Bu zamanlar, hiç geleceğe çıkmıyor gibi. Dünden güneşler kesiyorum, bulutlar kabul etmiyor. Özlemin başka sözlük anlamlarını görebilmek istiyorum açıp baktığımda, dil kurumu yatıştırmıyor olasılıklarımı. Olasılıklarımızı. Sırlarımızı. Gün ışığındaki hallerimizi. Hiçbir şeyimizi. 

Başka türlü bir yolun yolcusuyuz, yan yana değil belki, aynı güzergâhta hiç değil belki, diyor ya "bir aralık". Öyle.. Şu otogarda karşımızda iki titrek kuş gibi uyuyan delikanlıyla bir aralık göz göze gelip utanışımız gibi belki. O anı yaşamaktan çekinmek, ama geri alamamak, bir yandan tanık olduğumuz için burkulmak, bir yandan da o sıcaklığı duyumsayıp iyi olmak.. Tam öyle, o aralıklar kalbin tüm kıvrımlarından geçiyor. Bir kış gününde sırtımdaki düğmelerin arasından doluşan ayazı örtmeye çalışan beceriksizliğimizden, hiç uyumadığımız gecelere inat o teklikte uyuyabiliyor oluşumuzdan, yoksul ama gösterişli denemelerimizden, kırgınlığa toprak atan bekleyişten, nefesten, nefesten, nefessizlikten. Geçiyor, yol alıyor, hep aynı yere dönse de yol alıyor. Dünya gibi bir şey. 

Altını çizdiğim satırlar azaldıkça, yaşlanıyor içimin bir yeri. Sevdiğim cümleleri bulup çıkaracak gücü nerede yitirdiğimi düşünüyorum. Belki de eskide kalmışlıkla ilgilidir.. Eskilerden bir çocuk en sevdiğim ve onu tanıştırdığım yazarı hâlâ okumaya devam ettiğini söyledi, özlemiyle beraber. Belki de dönmeliyim. Birilerinin özlemine değindiğim kitaplara, cümlelere, sahaf kokulu sayfa aralıklarına. Bundan sekiz- on sene öncenin iç titreten hallerine.. Kendimi bıraktığım yeri bulmak için aramaya oralardan başlamalıyım belki. 

Zaman nasıl geçmiyor ve zaman nasıl da geçiyor.  

Tek valizli bir insan olabilmeyi dilediğim zamanlarım oldu, cahilliğe ya da deliliğe değen cesaret anlarım.. Pişmanlık değil, kalmaktan korkmak, uçları sararık bir saz gibi köküm sabit, oradan oraya sallanıp, aynı yerde kalmaktan.. Küçük şeyler değildi, şimdi küçük şeyler için adım atarsam dünya üzerime devrilecek gibi geliyor.

Kalabalıkları unutuyorum yavaşça, insanları tanımaktan vazgeçiyorum, yetinmeyi öğrenmek mi, gönüllü bir vazgeçiş mi, elimde olmayan bir kayboluş mu... Aralarındaki farkı bulamıyorum. Evin bir göz odasından ötekine geçsem aynada çoğalacak suretten korkuyorum.

Oysa insanlar var, nasıl da bir zamanların güneşi olan, bozkırın yağmuru yaptığım, makilerin orada* bir iklimde aşk yaşadığım.. Nerede olduklarını bilmiyorum, adresleri belli, belki de yavaşça duyduğum o özlemi ben dile getiremezken, onların da kenara yazdıkları notlardan hatırlanmayı diliyorum. Bu aralar özlem için daha fazla karşılık üretilmeli. Hatırlanan şeylerden bir ömre sanat eki hazırlanmalı. 

Güzel şeylerin, güzel olarak hatırlanan şeylerin ardından sızlayan yanımızı örtse de ten, hatırasızlık çok acımasız.. 

Gelsen, gitsem.. Hiçbiri değil; ne ben kalsam, ne sen gitsen..*
Ama illâ ki unutmasak.. 

"Çıplak bedenler birbirine sürtünerek ısınır. Yalnızlar soğuktan ölür."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder