**Denizine, Denizlerin yıkıntısını bastıracak umudu yüklediğin için, benim olduğun için…
İmbat esen şehrin yerlisi bir kalp… Coğrafyalara zincirlenen hayallerinde bir yoksun dalga dizisi… Zor zamanlarda kuşatmalara kaldık… Baharı getiremediğimiz bahçelerimizde ateşböcekleri öksüz… Bir Salı akşamı rastladım sana, huzursuz bir köprü gölgesinde. Susayan martıların çığlıklarında bir deli boğaz havası… Binaların bağırdığı hikâyelerden bir çengel bulmaca yarattım… Sütunlar boşluklu. Ayın göz göre göre soyunduğu gecelerin sarhoşluğunda körfezde bir ışık seli, menevişlere nazaran… Ege kokusunda, ege rüzgârında mahpus… Şiir uyaklarına çekmiş mevsimlerim… Salına salına engin sulardan, kıyılara… Uslan denizim… Goncalar açtırdığım sevda ve zafer türkülerinde bir çılgın direniş teslimiyete… Yel değirmenlerinin dibinde usuldan çocukluk… “Eğil salkım söğüt eğil, bu benimki sevda değil…” Mavi bir buğu iliştirdim sularımdan, göklere dayanan yüreğine… Fısıldadığın şiirlerin dizelerini çalıp telli duvaklı alaylar kurdum, yanımızdaki cenazelerin hüznünde… Tıngır mıngır sallanan bahçe ışıklarında adım adım yaklaşırken sana, turuncu turuncu… Rüyalarıma yasladığım delikanlılığında, kalemimi donatan leylak kokusu…
Uyandık, marşlarla ve güneşe olan inancımızla… Seni buldum dağ yorgun dağ yamacında, tuttun elimi ve çektin güneşe giden yola… “Haziranda ölmek zor..” dedik ya, zordu… Bedenlerimizdeki diri savaş yıkıntıları, dudaklarımıza mühürlenen umutla ufku gösterdi… “Seher yeli çık dağlara, güneş topla benim için…”, her
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder