8 Mayıs 2006

akrep yelkovanı yakalarsa


"Herkes ne zaman ölür
Elbet gülünün solduğu akşam..."

Turgut UYAR


Bir kanat çırpıştı, zorlayan bir koşu belki de. Akreple yelkovanı üst üste getirme oyunu. Seksek oynar gibi adımlar, dakikaları tüketmeye çalışırken ömrüm. Hani bir şiir vardı sıcak, puslu bir yaz sabahından kalma... Cemal Süreya'nın kaleminin dudaklarımıza değdirdiği...
Yaz çocuklarının (Bew abla özledim) oyunuydu bulutlardan masallar yazmak. Salıncaktayken bulutlara karışmak. Yeşille masmavinin ortasında yorulmak. "Vazgeçmek birden bire herşeyden vazgeçmek..."
Bir şarkının titrek bir kaç cümlesi çatlak, rengi belirsiz dudaklarımda "Ve yaşam bize hiç aldırmadan nasıl da devam ediyordu... Taşlar yuvarlanıyordu... As tears go by..."
Bir köşeyazısına mı gizliydi aşk? İçini titreten yalnızca bir ölüm haberi miydi? Ne olduğu bilinmez bir kaç boş durak mıydı? Bugün günlerden pazartesi,. Bir başlangıcın simgesi. Okul dedikleri düzenin ortasında bedenimi çevreleyen beyaz-yeşil kumaşlar içindeyim. Özgürlüğün kıyısında oturdum, ağladım. Kağıda inen darbeler bir şenlikti. Ağıdın şenliği olur mu bilmem ama olmuş işte. Kırmızıyla mavi karışınca mor oluyor. Kadınla erkekten bebek oluyor. Mevsimlerden kışla yaz karışınca bahar oluyor. Oysaki ben birleşmeyeni sentezlenemeyeceklerin noktasındaydım.
Ve hayat bize hiç aldırmadan nasıl da devam ediyordu... Taşlar yuvarlanıyordu... As tears go by...
Yutkundum belki söylenecek sözler uçar gider diye, olmadı. Üşüyorum, kışın üşümediğim kadar çok üşüyorum. Zor bir soluktu hayat. Shape of my heart Leon'un soundtrackiymiş. Nasıl hatırlamam? Ben oraları gördüm bu arada. Kimse sevmedi ben sevdim. "Unutmak" demişti Hüseyin Hocam "İnananlar için Tanrı'nın en büyük armağanı, inanmayanlar için doğanın en büyük armağanı..." Unutmak.. Ben güneşi yolladım bütün renklerle. şimdi onu çamaşır makinesine atıp yıkamam rengini soldurmanın anlamı var mı?
Ay'a dokunmanın tam zamanıdır.
En küçük bir ses bile sanki gök gürültüsü
İçim kıpır kıpır
Deniz kıpırtısız...
İçim bulanıyor, oysaki beni deniz tutmaz. Ama belki hıçkırıklardır bulandıran., içimi birbirine katan, denklemimin derecesini arttıran... Her soru çözümlüyse eğer, benim labirentiminçıkışı görünüyorsa karmaşık diye bir şey olmazdı ki.. Demek ki çözümsüz soru işaretlerinin varlığına olan yenilgimizi kabul edemiyoruz. İnsanın kendisiyle barışık olması bu 'galip gelme hastalığından' kaynaklanıyor olsa gerek... Yoksa bir insan kendisiyle çatışmadan nasıl durabilir? Akrep yelkovana yetişemiyor. Sonsuz bir uyku isteğinin kıyısındayım. 5 kişinin soluğunun karıştığı bir odada bugünün bana düşündürdüklerini yazmaya çabalıyorum. Bir kaç denklem uçuşuyor ortalıkta., bir de ne olduğunu anlayamadığım bir makine sesi.. Üşüyorum. Göz kapaklarım okulda olduğumun farkında değil. İsteksizlik = çaresizlik = kötü bir şey...
Ufalanıp, yok olup gitmek istiyorum...
"Gece iki adım arkamda, kızarıyor kanım güneşe..."

Bugün için ruh dinlendiriciler: Enya- A Day Without Rain
Yann Tiersen- Goodbye Lenin
Eric Clapton& Sting& Billy Joel- Tears In Heaven
Sting- Mercury Falling
Simon&Garfunkel- The Boxer
Celine Dion- Andrea Bocelli- These Are Special Times
Koray Candemir- Sade
Nil- Peri

Bugün için gülümsetici: Ahmet Ümit- Masal Masal İçinde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder